ATATÜRK'Ü ANIŞ
Düşmanların elinden,
Bizi kurtaran sensin.
Bu vatanı yeniden,
Özenle kuran sensin.
Adını küçük büyük
Anıyoruz her zaman,
Adı büyük Atatürk,
Anlı şanlı kahraman
M. Necati ÖNGAY
ATATÜRK SİZİNLE
Haydi çocuklar, zil çaldı,
Girin birer ikişer sınıfa;
Tebeşir tebeşir gülümsesin
Karşınızda kara tahta...
Oturun sıralarınıza
Tatlı, sıcak bir istekle;
Kafanızı hazır tutun
Yeni şeyler öğrenmeye...
Geçmişte atalarımız
Büyük işler başarmışlar;
Sizin de yapacağınız
Daha nice işler var...
Duvara asılı harita
Tanıyalım yurdumuzu;
Öğrenelim her bakımdan
Nedir gerçek, nedir doğru.
Işıksız, yolsuz kalmışız
Uzun zamanlar neden?
Kendimizi bırakmışız
Yarınları düşünmeden...
Orman çekilmiş yayladan,
Ovalar, tarlalar susuz;
Memleket, çocuklar, memleket
İşte bu yüzden uykusuz...
Artık sizler varsınız,
Umutlar size bağlı;
Sizsiniz hiç unutmayın
Ulusun kolu kanadı...
En güzeli, en iyiyi
Bulun, ortaya koyun;
Yolunuzu aydınlatan
Bilim olsun, sanat olsun...
Bakın Atatürk sizinle,
Sizi gözlüyor her an;
Onun sonrası ruhudur
Sizinle birlikte yaşayan...
Haydi çocuklar, zil çaldı,
Çıkın birer ikişer sınıftan;
Kıvançla, sevinçle koşun
Sizi bekliyor vatan...
Osman Güngör FEYZOĞLU
GAZI
Türk çocuğu! İyice bak ve tanı;
İstiklâl güneşi bu baştan doğdu;
Salgından kurtardı güzel vatanı,
Bütün düşmanları yurdundan kovdu.
Türk kızı! Yüksel de göklere kadar,
Altın yıldızlardan işle bir çelenk;
Ayın bahçesinden çiçekler kopar,
Gazi'nin önüne ser, ışık ve renk.
Türk oğlu! Rüzgârlar olsun sana at,
Doğudan batıya müjdeler taşı,
Gazi'yi gönlünün içinde yaşat;
De ki: "Zafer olsun onun yoldaşı!"
Cihan tarihini süsledi adı,
En büyük milletim, övün ve sevin,
Bir benzeri daha yaratılmadı,
Dünyada bir tane senin "Kemal'in!"
Halide Nusret ZORLUTUNA
HER MEVSİMDE ÇOCUKLARLA ATATÜRK
Her mevsimde çocuklar göğe bakınca,
Tutunca kâğıttan bayrakları askerlere
Seyredince seni, başı göğe değen heykellerde,
Mışıl mışıl uyuyunca üstü açık yıldızlara karşı,
Görünce analar babalar saygı duruşunda.
Gezince Anadolu uygar, tarlalar gür.
Dinleyince çok sesli halk havaları güzel.
Sevimli kitapları açıp açıp okuyunca,
Seni hatırlayacaklar.
Her mevsimde çocuklar büyüyünce,
Ağır ağır dalgaları eridikçe kuşakların,
Genişledikçe kentler, köyler aydınlâdıkça
Okullar dolup dolup boşaldıkça,
Seni hatırlayacağız.
Her mevsimde çocuklar ve çocuklarda sen
Ve sende bütün Türkiye
Hep birlikte İstiklâl Marşı'm söyleyeceğiz.
Adnan ARDAĞI
ATATÜRK İÇİN
Tuttun elimizden, çıktık sefere
Kurtardık vatanı, milleti Ata'm,
Serdik kör denilen talihi yere,
Zaferdir savaşın nimeti Ata'm,
Dağlar altımızda at oldu bizim,
Sen dedin: � Uyan Türk...
Açıldı gözüm.
Sakarya suyunda yununca yüzüm,
Bilindi Türklüğün kıymeti Ata'm.
Duyarım, dalgalar sahili döver,
Sen sade bir paşa olaydın eğer
Yine kalbimizde alacaktın yer.
Sensin bu vatanın ziyneti Ata'm.
Bir eşin var mıydı civanmertlikte?
İyi ettik sana "Ata" dedik de,
Sevgin göğsümüzde, eller tetikte,
Sendin bize Tanrı himmeti Ata'm.
Her Türk olan "Ata'm" der de tutuşur,
İşitir emrini, derdi yatışır,
Kâfi, bu teselli ona yetişir;
Sana lâyık olmak niyeti, Ata'm!
Osman ATİLLÂ
MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ
Tükenir elbet
Gökte yıldız denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Türk analar Türk babalar cömert.
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin .
Ben işte o ikinci sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin, yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarla
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatih'ler, Kanunîler ölmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez
Halim YAĞCIOĞLU
BENİ SEVMEK DEMEK
Yaşatıyor musun devrimlerimi
Götürebiliyor musun yeniçağlara
Yazıyı, kılığı hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara
Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik tüm karanlığı
Adın var mı en yeni buluşlarda
Köye sokabildin mi aydınlığı
Sevebiliyor musun düşmanını
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan
Derim ki yolumda yürüyorsunuz
Büyüğünden küçüğüne o zaman.
Halim YAĞCIOĞLU
MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda
Işık ışık yanıyor mavi gözleri.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği;
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece
Ellerinden öpüyorum.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
BÜYÜK ATA'YA
Koca bir güneşin akşam olmadan,
Dağların ardında sönüşü gibi,
Millete can veren, vatan yaratan
Tanrı'mn göklere dönüşü gibi,
Ölümün içinde bir yara Atam,
Derdimi kimlere döküp anlatam.
Vatanın dağları güz rengi aldı,
Dün sabah tanyeri bayraktan aldı,
Ne yıldızı, ne güneşi görmeyen gözüm,
Odamda resmine takıldı kaldı.
Sana can verip de ben ölsem Atam,
Derdimi kimlere döküp anlatam.
Ölüm bu vatanı koydu Atasız,
Hepimiz öksüz, günümüz gece,
İsmini andıkça ağlayacağız,
Dilimizde adın ilk ve son hece.
Kör olsun sana yaş dökmeyen
Atam, Derdimi kimlere döküp anlatam.
Bağışla yamldım, hayır ölmedin,
Göklerde değilsin, gönüllerdesin,
"Soyumun kalbine gireyim" dedin,
Gönülden gelecek her zaman sesin.
Her zaman ırkıma büyük baş Atam,
Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam.
Nurettin ARTAM
ATATÜRK YOLUNDA
Küçücüktük, küçücüktük, bebektik,
Yurt elden gidiyordu az daha.
Yurt elden gidecekti, hep ölecektik.
Mustafa Kemal Paşa çıkmasaydı ortaya.
Bir yanda padişah hayın mı hayın
Bir yanda düşmanlar güçlü mü güçlü.
İki ateş arasında Türk ulusu
Mümkün müydü Atatürk olmasaydı yanaşın.
O inandı ulusun gücüne... ve inandırdı
Ulusunu savaşmaya sonuna kadar
Topa, tüfeğe karşı taşla, sopayla
Dedi ki: Korkmayalım, yürüyelim arkadaşlar.
Bu sözle bilendi kılıçlar, süngü oldu
Çakar almaz tüfekler ateş kesildi.
Elde avuçta ne varsa yurt uğruna
Mal, can, para, herşey verildi.
Yurt kurtuldu sonunda, azgın düşmanlar
Akdeniz'e döküldü sersefil.
Yaralar kapandı, yangınlar söndü,
Ocaklar tütmeye başladı bir bir.
O günden beri sıcak bir güneş
Isıtmada güzel yurdumuzu
Bu ulus varlığım, devletini
Unutmaz Atatürk'e borçlu olduğunu.
Biz yürekten bağlanmışız Atatürk'e
Yürekten inanmışız O'na
Gencimiz, yaşlımız, kadınımız, erimiz
Dün onun yolundaydık, bugün onun yolunda.
Ahmet ALTÜMSEK
ATAM
Bir yüz tanıdım ruhuma nakşoldu zamanla,
Bir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,
Ben yalnız onun resmine daldım heyecanla,
Benden çocuğum yalnız onun şiirim duydu.
Bir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,
Bir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde...
Hasretle bakarken gecenin rengine günler,
Seyretti yanan gözlerimizi fecri o yüzde.
Ondan geliyor, her günümüz başka banarsa,
Ondandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var...
Kalbim, nefesim dursa, düşüncem sona varsa,
Dünya'yı unutsam da unutmam bir Atam var.
Faruk Nafiz ÇAMUBEL
MUSTAFA KEMAL'İN KILICI
Açılmış sonsuzluklara bayrak gibi,
Haşmetli parıltılarla şimşeklenir.
Bu kılıç, bir devir açmış
Yeni Türkiye'nin sesidir.
Gelir eski çağların cihangir kılıçlan.
Saf saf durur karşısında.
Yeşilden mora değin cümle renkler
Zaferi çağrışır parıltısında.
Mustafa Kemal'in kılıcı,
Hürriyet için sıyrılır kınından,
Şavkı vurur tutsak uluslara,
Selam durur iyilik, güzellik, hak.
Uzaktan, yakından...
Bu kılıç Sakarya'da Dumlupınar'da,
Mehmet'lerin hıncını bilemiş
Bir bozkır gecesi Kocatepe'de,
"Ben nasıl yerimde dururum" demiş.
Bir sıyrılmış kınından memleket memleket.
Antep'te Şahin olmuş.
Ödemiş'te Gökçen Efe,
Erzurum'da Dadaş olmuş,
Bir ok gibi yönelmiş hedefe...
Mustafa Kemal'in kılıcı bu,
Susar yüce dağlar morunda.
Konuşur ovalar dilince san sarı...
Bir esmeye görsün başında,
Savaşın alev rüzgârlan.
Kartal kesilir dağ başlarında.
Su olur, hava olur, ateş olur.
Mustafa Kemal'in kılıcı bu,
Bugün de, yann da,
Karanlık kafalara güneş olur.
Arif Hikmet PAR
ATATÜRK'E MEKTUP
Her gün yazar, bu gün yollarız,
Atam, Ne kadar
Türk varsa o kadar selâm
İnsan gönülleri dolusu hürmet,
Ne kadar Türk varsa o kadar minnet...
Gönlümüz çırpınıp istiyor artık
Sana ermek için ey fırtına kuşu,
Yola çıkmak yalınayak, baş açık,
Tırmanmak gök denen mavi yokuşu.
Muhakkak orda eskisi kadar;
Bütün ilâhlardan daha güzelsin;
O kalem parmaklar, o ışık saçlar,
O tanrısal alın, yelemsi kaşlar.
Bir son defa daha karşıma gelsin;
O ateş sesinle yanayım gene
Güler ki "Ne mutlu Türküm diyene!"
Türk olarak arza gelmediğine
Ölüler, melekler, ilâhlar yansın...
Her katta bir ayrı aksin uyansın:
îlk yapı-ilk akın devirlerinden
Göğe göçüp giden başbuğlardan sen,
İlk halin: İstemi, Gültekin, Oğuz
İkincisi Timur, Yıldırım, Yavuz...
Kalmadı o eski dar düşüncemiz:
Taşını saygıyla öpmek için biz
Artık ne bekliyor, ne yanıyoruz:
Hemen al ahnına halktan birinin
Ya da o büyük yurt depelerinin
Karma-taşına uzanıyoruz.
Elini öpüyor gibiyiz senin
Şimdi her ihtiyar Türk'ün elinde
Orta bozkırın ot bitmez çölünde
Senin yâdın yedi veren bir güldür;
Kitabendir yirmi milyon hafıza;
Anıtkabirin, yirmi milyon gönüldür,
Sensin bizim ışığımız, hızımız;
Nutukların bizim alın yazımız;
Yol oldu her yönde senden kalan iz,
Her canımızla, başımızla biz
Emanetlerine siperiz Atam!
Güzel ellerinden öperiz Atam...
Behçet Kemal ÇAĞLAR
ATATÜRK
Boz kıraçtan, karlı dağdan, inceden,
Bir ışıktır parlar yarı geceden.
Bir kartaldır kanat çırpan yüceden,
Bilimden, sevgiden, öz düşünceden...
Bayrak bayrak dilimizde türkümüz,
Sığmaz zamanlara Atatürk'ümüz.
Defne dallarında yol karış karış,
Sınırsız, süresiz kutsal yakarış.
Büyük zaferlerde sonsuza varış,
Yurt içinde huzur, cihanda barış...
Bayrak bayrak dilimizde türkümüz,
Sığmaz zamanlara Atatürk'ümüz.
Kahramanlık sancağımın mihengi,
Sunmuş şehitlerim en güzel rengi.
Parlar alınlarda zafer çelengi Büyük
Atatürk'le sevgi hevengi...
Bayrak bayrak dilimizde türkümüz,
Sığmaz zamanlara Atatürk'ümüz.
Bir beyaz müjdedir, gelmiş-gelecek,
Vatan bahçesinde büyüyen çiçek.
En yüce duyguda en güzel gerçek,
Destan destan yurduma serpilecek...
Bayrak bayrak dilimizde türkümüz,
Sığmaz zamanlara Atatürk'ümüz.
Feyzi HALICI
ATATÜRK
Sen Atatürk'ü tanımazsın çocuğum.
Ne insandı O, ne insandı.
İzmir'e gelişini görseydin,
Ne şanlıydı O, ne şanlıydı.
Benzerdi sana, bana
Bizim gibiydi eli, ayağı
Ama bir yol baksaydm yüzüne
İçin sevgiyle dolardı.
Vapura biniyorsak dilediğimizde,
Sokakta geziyorsak hür,
İyi bak dört yana, Atatürk'ün aklı görünür.
Arı Türkçe konuşuyorsak,
Türkçe düşünüyorsak bugün
Her işimizde O'nun gücü,
Büyük öğretmeni Türk'ün
Halkımızın arasında, halktan,
Davul vurur dengi dengine.
Dünya rastlamış mıdır?
Atatürk'ün dengine?
Nahit Ulvi AKGUN
RAHAT UYU, ATATÜRK
Rahat uyu, Atatürk,
Ama uyanık uyu,
Yerin altında da yer üstündeki gibi
Vatan tutkusuyla uyu...
Duman almış yine dağ başlarını duman
Sular bile uyur da uyumaz düşman
Kulağı doğaya açık bir çoban
Kuşkusuyla uyu...
Sarınıp boz kaputuna yorgun argın
Uzanırdın üzerine karların
İşte öylesine Sakarya'ların
Uykusuyla uyu...
Bir hazırız bayrağa boyanmak üzere
Savunmak sathında dayanmak üzere
Sen de kalk borusuyla uyanmak üzere
Yat borusuyla uyu...
Sen bayraksın Atatürk,
Teri soğumamış üniformasın,
"� Nöbeti devrettiğim yürekler uyumasın!"
Duygusuyla uyu...
Gökhan EVLİYAOĞLU
MUSTAFA KEMAL'İN ÇİZMELERİ
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Işıldar boyutları toprağın Vatanca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Dirilir bütün yönler, yücelir
İnsanca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Korkular çekilir kabuğuna
Yabanca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Tarihler belirir gözümüzde
Koskoca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Al al gülümser dalında
Gonca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Dört yaprak açar vatana
Yonca...
Giyince Mustafa Kemal çizmelerini
Hiç geride kalınır mı?
Canca?
Osman Güngör FEYZOĞLU
GÜLEN MUSTAFA KEMAL'LE YAŞAMAK
Kasımları penceremden her gece,
Anıtkabir'e bakarım sessizce...
Çırpımr sonbahar yaprakları ağaçlarda,
Bir ışık denizi olur ansızın tüm Ankara.
Ortasında Mustafa Kemal,
Gün ışığından bir demet zeytin dalı alnında,
Büyür, büyür, yükselir gökyüzüne.
Büyük kirpikleri tek tek,
Güler kedere düşenlere...
Sürer doludizgin atlarını Mehmetçikler,
Uzanır alınlarından öper.
Dudaklarından pencereme kadar
Açılır yediveren gülleri.
Kasımları, penceremden her gece,
Anıtkabir'e bakarım sessizce..,
Sevdiği türkü duyulur "Alişimin kaşları kara"
Korusunu bildiği Anadolu,
İki damla göz yaşı olur yanaklarında.
Doldukça dolar yüreğime Mustafa Kemal.
En taze dallar gibi uzanır güneşe,
Ekmeğini bölüştüğü çocuklar.
Bu gün on Kasım sabahı,
Penceremden sessizce Anıtkabir'e bakıyorum
Karanlık ağır ağır çekiliyor kabuğuna.
Yaşam ırmağının suyu gürül gürül, tadı bambaşka
Yepyeni, binbir pencere açılıyor aydınlığa,
Gülüyor Mustafa Kemal.
Adımız gibi yaşamak ölesiye
Öylesine güzel ki!
Öylesine güzel ki!
Gülen Mustafa Kemal'le
Mesut AKÇA
ATATÜRK NEREDE?
"Atatürk nerede?" diyorsun yavrum
Atatürkçe bakışlarla...
Göstermek hiç de güç değil
O'nun yerini sana.
Bak, sesi geliyor sınıftan,
Ders anlatıyor coşkulu;
Sözleri açık seçik
Akarsularca duru...
Bak, tarlada çift sürüyor
Kızgın güneşin altında;
Yarının altın başağı
Alındaki her damla...
Şu, uzakta, dağ başında
Geceyi gündüze katan
O'dur usanmak bilmeden
İçtenikle çalışan...
Sırtında beyaz gömleği
Bir can kurtarıyor şimdi:
Göğsü sevgiyle dolu,
Beceri yüklü elleri...
Yüce ulusumuz adına
Hak hukuk dağıtıyor surda;
O'nun verdiği karar
Huzur getiriyor yurda...
Büyük işler başarıyor
Yurdun bir köşesinde;
Türküsünü söylerken
Mutlu ezgiler sesinde...
Sağlam düşünceler için
Çelikleşmiş bedeninde
Eğitiyor kendini Spor yaparak işte...
Güzellikler yaratıyor
Sanatın her dalında;
Önder ve örnek olmak istiyor
Bilimde çağdaşlığa...
İşte, onurumuzun gücü
Bak işte O, er oğlu er;
Unutmuş nicedir uykuyu
Sınırda bizi bekler...
Bak gözleri ışıl ışıl
Yeni şeyler öğrenirken;
Şimdi anladın mı O'nun
Nerde olduğunu sen?
İncele, araştır, düşün,
Şöyle bir bak çevrene;
Farkına varırsın o zaman
Sen olmuş, senin yerinde...
Osman Güngör FEYZOĞLU
YURTTA SULH, CİHANDA SULH
Yüce Atam buyurdu:
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Tarihlerde duyurdu:
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Savaşların başıyken,
Zafer, arkadaşıyken,
Bakın ne der yürekten:
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Değişsin hep vicdanlar,
Akıtılmasın kanlar,
Hürdür bütün insanlar:
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Bırakılsın haset, kin,
Ayrı da olsan ırk, din
Tek şartı medeniyetin:
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
M. İhsan BULUR
ÇOCUKLA ATATÜRK
Masal gibi dinliyorum Atatürk
Senin gündüzlerini ısıtıyordu çifte güneş
Senin gecelerin çatlamış bir nardı.
Türküyle sevinçle bayraklarla
Umutla doluydu hep
Bütün yolların ardı.
Öyle yüceydin ki yurdumda
Yalnız dağların değil
Tepelerin üstü kardı.
Türküm doğruyum çalışkanım derken
Parlayan soluğuna uçsuz bucaksız
Kocaman gökyüzü dardı.
îşte
Benim bir serçem bile yok
Senin kartalların vardı.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
MUSTAFA KEMAL DÜŞÜNÜR
Dışarda bıçak sırtı bir ayaz;
Gökte ay üşür,
Gökte yıldız üşür,
Dışarda gece üşür.
Gece yani karanlık, yayılmış gider
Boylu boyunca, vatan ölçüsünde...
Gayri gündüzümüz yok!
Dışarda bıçak sırtı bir ayaz,
Düşmanca kol gezer,
Dışarda gece üşür.
Gece, yani karanlık, yani siyah,
Yani vatan sahipsiz, el elinde...
Vatan üşür!
Mustafa Kemal,
Yani milyonların yüreği!
Mustafa Kemal,
İşte o, sonsuz aydınlık!
Mustafa Kemal,
Ta kendisi, uğrunda öldüğümüz vatan!
Dışarda bıçak sırtı bir ayaz,
Ayazda üşümeyen tek adam!
Gökte ay üşür,
Gökte yıldız üşür,
Dışarda gece üşür,
Düşmanca kol gezer bıçak sırtı bir ayaz,
Mustafa Kemal üşümez,
Düşünür!
M. Sunullah ARISOY
UYUYOR
Alev olmuş yanıyor göz yaşımız
Bu hazin meş'aleler üstünde.
Uyuyor en yüce can yoldaşımız
Böyle hicranla tutuşmuş günde.
Uyuyor... Uykusu hiç bitmeyecek,
Ölü bir milleti var eyleyenin.
Onu makber bile incitmeyecek,
Ruhu tunçtur, gece yoktur diyenin.
Gecede doğdu ışıklar saçarak,
Vatanın gündüzü, Türk'ün özü O..
Ölemez böyle sabah, böyle şafak,
Tarihin şan dolu en son sözü O.
Halit Fahri OZANSOY
AĞIT
Ağlayalım Atatürk'e,
Bütün dünya kan ağladı,
Süleyman olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı.
Doğu, batı cenup, şîmal
Aman Tanrı bu nasıl hâl?
Atatürk'e erdi zeval,
Memur meb'usan ağladı.
Atatürk'ün eserleri
Söylenecek bundan geri,
Bütün dünyanın her yeri,
Ah çekti, vatan ağladı.
Fabrikalar icad etti,
Atalığın Türk'e terk etti
Döndü çarh, devran ağladı.
Bu ne kuvvet, bu ne kudret,
Vardı bunda bir hikmet,
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinde kan ağladı.
Tren hattı, tayyareler...
Türkler giydi hep karalar,
Semerkant'la Buharalar,
İşitti her an ağladı.
Siz sağolun Türk gençleri,
Çalışanlar kalmaz geri,
Mareşalin askerleri,
Ordular, teğmen ağladı.
Zannetme ağlayan gülmez,
Aslan yatağı boş kalmaz.
Yalnız gidenler hiç gelmez,
Her gelen insan ağladı.
Uzatma Veysel bu sözü,
Dayanmaz herkesin gözü,
Koruyalım yurdumuzu,
Her gelen insan ağladı.
Âşık Veysel ŞATIROĞLU
GİDİYOR
Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine,
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine!
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla;
Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.
Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi;
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş'alesi.
Yine bir devir açacakmış gibi en başta
O var Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta
O var. Siliyor ruhunun ulvîliği fâni etini;
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini.
Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça.
Orhan Seyfî ORHON
BİR YOLCU
Bir yolcu geçen yıl bu saat gurbete çıktı,
Yaşlarla geçirdim ben o gün yolcumu erken.
Ufkumdan onun varlığı sönmez bir ışıktı,
Sönmez bir alev kaldı hayalimde giderken.
Meydan daha dün çağlayıp inlerdi sesinden,
Meydanda kalan ruhum onun aksine daldı,
Düşmüş gibi bir levha geniş çerçevesinde,
Ayrıldığı gün yeryüzü karşımda boşaldı.
Dersem yeri, bir böyle bahar inmedi yurda,
Bir böyle güneş geçmedi dünya üzerinden,
Durdukça O yer gök, el pençe durur da,
Gezdikçe bütün manzara oynardı yerinden.
Bil yolcu geçen yıl bu saat gurbete çıktı,
Yaşlarla geçirdim ben o gün yolcumu erken,
Ufkumda onun varlığı sönmez bir ışıktı,
Sönmez bir alev kaldı hayalimde giderken
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
ATATÜRK'ÜN CENAZESİ ANKARA'DA KARŞILANIRKEN
Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,
Gene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silah arkadaşı.
Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ
Gene bir memleketin satveti bir tek emeli,
Koca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli,
Çürüyen göğsü için tâk-ı zaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar,
O'na hicranla... hayır, sade taabbütle eğil;
Ölüdür doğru, fakat Öldüğü belli değil.
Mithat Cemal KUNTAY
UYANIK ÖLMEK
Öldünse yok olup gitmedin Atatürk,
Akar yurt üzre yaşaman:
Doğruluk,
Güzellik, iyilik,
İşte varlığınla dolu kocaman.
İşte, dev gibi aramızdasın, işte:
Bu, gündüz... Gözlerin öylesine açık.
Bu, gece... Gözlerin öylesine görür.
Kim bir el tutsa ağarırken tanyeri,
Tuttuğu sıcaklık sen değil misin?
Kim yurüse, koşsa, atılsa, varsa oralarda,
Senden başkası değil,
Işıyan, ışıyan içinde sisin.
İşte, bir dev gibi aramızdasın, işte:
Bu, gündüz... gözlerin öylesine açık,
Bu, gece... gözlerin öylesine görür.
Seninle uzanırız, seninle yükseliriz,
Belki ovasmdır, belki dağsmdır.
Özgürlük mü, bilgi mi, erdem mi hep
Nereye dönse yüzümüz sen varsın hep,
Belki de çağsmdır.
Nice devrim yaptın, yurt üzre, yeryüzü üzre,
Yayılacak, varacak her biri sonsuza dek.
Ama en büyüğü, ama hepsini ayakta tutan,
Atatürk, evrende yaptığın ulu devrim;
Uyanık ölmek.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
EN BUYUK YAS
Göğe baktım, yarıya inmiş bütün bayraklar,
Yere döndüm, hıçkırık kesilmiş hep sokaklar...
Ey, Atam, senin için ağlıyor, yer de, gök de,
Onlar daha çok zaman böyle ağlayacaklar.
Yoldan gelip geçenler ağır ağır yürüyor.
Matemi ürkütmeden çekiniyor ayaklar
Göz yaşları döküyor, kendi ağırlığınca,
İhtiyarlar, kadınlar, gençlerle yavrucaklar.
Sen görmezsen gözler nedir bilmem lüzumu?
Elini öpmeyince neye yarar dudaklar?
Senin için yanmayan yürekler taş kesilsin.
Yaş akmayan gözlere dolsun kara topraklar;
Ey Atam, sen bir daha görmeyeceksin diye
Düşüyor dallarından birer birer yapraklar,
Bir daha görmeyecek olduktan sonra artık,
Niçin dağlar yeşersin? Neden coşsun ırmaklar,
Bu bahar bahçelerde güller açılmayacak,
Ya siyahtır, ya kızıl açılsa da leylâklar,
Sensiz kalınca her yer kül kesildi bu anda,
Bir ölü benzi aldı yakınlarda, uzaklar...
En büyük kardeşini kaybettin, ey güneş, sen;
Şimdiden geri bulutsuz görünmesin şafaklar...
Atatürk'ün vücudu göçse de yeryüzünden,
Türklük onun ruhunu, kendi ruhunda saklar.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
ATA'MIZ İÇİN
Ağlayan değildir, yalnız bu vatan,
Kayboldu diye, en büyük insan.
Dostumuz ağladı, düşman ağladı.
Göz yaşları döktü bütün bir cihan.
O, tarihlere yol gösteren erdi,
Ne mutlu bana ki, Türküm derdi,
On dokuz milyonu nura çıkarmış,
Eşsiz bir kahraman, ulu önderdi.
En kara bir günde bir yâr oldu.
Göğsü Türklük için bir hisar oldu.
Yılmak nedir, zorluk nedir bilmedi,
Yurdumuz onunla bahtiyar oldu.
Engin gökler gibi, gözleri vardı,
Gün ışığı gibi sözleri vardı.
Ulusa güvenir, ulusa tapar,
Bir Türk'ü dünyaya bedel sayardı.
O bir güneşti ki, yoktu gecesi,
Kalmadı ışıksız bir yurt köşesi,
Ölüm görünen bir düşman olsaydı,
Onu da yenerdi, çelik pençesi.
Ağlıyor peşinden, bütün bir vatan,
Ağlıyor, büyük küçük her insan,
Ne kadar gözyaşı döksek yeridir,
Dünyaya az gelir, böyle kahraman.
Zeki TUNABOYLU
ATATÜRK
Atatürk dedim iptida
Önümü ilikledim.
Nasıl söylerim öldüğünü
Atatürk'üm karşımda.
Yatmış uyumuş karlar üstüne
Kalpağı başında.
Nasıl söylerim öldüğünü
Çenesine uzanmış eli
Atatürk'üm çıkar Kocatepe'ye
Dalgın, düşünceli.
Nasıl söylerim öldüğünü
Elinde beyaz tebeşir
Geçmiş tahta başına
Atatürk'üm ders verir.
Nasıl söylerim öldüğünü
Başında yeni şapkası
Yola çıkmış yürümüş
Kalabalık arkası.
Nasıl söylerim öldüğünü nasıl
Bir ışık vurmuş yüzümüze
Atatürk'üm bakıyor besbelli
Çeki-düzen verelim üstümüze.
İlhan DEMÎRASLAN
ATAMA AĞIT
I
Sırma sarısını yay saçlarına,
Gözüne rengini koy denizlerin;
Düşün dudakların en incesini,
Yüzüne tuncunu ver benizlerin.
Onda yürüyüşün en yiğitçesi,
Onda bükülmezi vardı dizlerin,
Gezerdi ülkede bir Hızır gibi,
Em olup derdince çaresizlerin.
II
Durgun bir denizi andırır dışı,
îçi hiç sönmeyen bir yanardağı,
Sesinde ıslığı eser kuvvetin,
Sözünde şahlanır Hakkın bayrağı.
Gökle güneş gibi buluştu onda
Sezinin sağlamı, duyunun sağı,
Yıkarak kökünden Osmanlılığı
O gömdü tarihi bir Orta Çağı.
III
Ürperir ovalar âvâzesine
Dağlar dümdüz olur işaretiyle,
Devrilir hıncına çarpan ordular;
Kaleler dayanmaz yelpazesine.
Fikrin, güzelliğin, aşkın, her şeyin
Bağlıydı daima en tazesine
Yaşadı başı dik, dünyaya karşı,
Getirdi dünyayı cenazesine!
ATAMA DEYİŞLER
Atam gitti giderim,
Ben Ata'sız niderim?
Ellemem yansın yürek
Kurumasın gözlerim.
Belirsiz bir rüzgârım,
Seller gibi çağlarım.
Atam gitti ardından,
Gece gündüz ağlarım.
Ne baharım, ne güzüm,
Ne gece ne gündüzüm!
Şu yalancı dünyada,
Ata'sız bir öksüzüm.
Atam yüce bir dağdı,
Bir bitmeyen membağdı.
Ecel aldı elimden,
Yürekte yâdı kaldı.
Ne gökteyim, ne yerde,
Gönül düştü bir derde!
Ağlamaz mı Türk olan,
Atatürk'ü gider de?
Vehbi Cem AŞKUN
TÜRKLÜK ATATÜRK
Her yıl 10 Kasım saat dokuz suları,
Düşünür tek yürek Türkeli.
Bu düdükler, bu sessizlik, bu saygı duruşu,
Bir yanlışlık olmasın sağ.
O kadar bizimle ki!
Her yıl 10 Kasım saat dokuz suları,
Eğilmişken bütün başlar üzgün.
Birden kalkar yukarı dinç.
Madem ruhu Türklüğün,
Atatürk ölür mü hiç?
O'ydu Mete'lerde, Oğuz Kağanlarda,
O'ydu Orhun Yazıtlan'ndaki destan!
O'ydu doludizgin şanlı ılgarlarda,
O kurtardı bizi, her mutsuz çağda.
Karşısında O'nu buldu her düşman!
Çökmedikçe üstümüzde mavi gök,
Çökmedikçe altımızda yağız yer,
Durdukça evren, uzar gider uzayda,
Türklük, Atatürk!
Behçet NECATİGİL
10 KASIM'IN DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ
Emrinde tümen olsak, alay, tabur olsak;
Sen paşalar paşası, yağız atının üstünde.
Başında kalpağın, gözlerin ışıl ışıl;
Geçsek önünden Dumlupmar'a doğru:
Elin kıpağmda selâm dursan...
Emrinde paşa olsak, subay olsak, er olsak;
Sen paşalar paşası, yağız atımn üstünde.
Akdeniz'i gösterse bir ok gibi parmağın.
Atlıların elinde daîgalansa bayrağın.
Komut versen, düşmanı vatandan kovsan...
Yolunda şose olsak, geçit olsak, su olsak;
Yürüsek Samsun'dan, Erzurum'a dek.
Dağ başım duman almış diyerek;
Tüm ulusun ardında; tek vücut, tek yürek,
Köroğlunda mola versen, otursan...
Önünde okul olsak, sıra, kitap olsak;
Sen hocalar hocası, tebeşirin elinde.
Kara tahta başında alfabeden başlasan
Kılıcıyla kalemiyle nice devrimler yazan;
Ders versen; soru sorsan, bizi okutsan...
Kabrinde mermer olsak, ağaç olsak, kuş olsak;
Yüz sürsek taşına; başında nöbet tutsak;
Sen Atalar Atası seslensen şafaklardan;
Uzatsan ellerini o nazlı bayraklardan
Kor olsan içimizde, bizlere ışık tutsan..
.
Yıldırım Doğan ERGENIÂ
ON KASIM
Yıl otuz sekiz on kasım perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe
Yaman esmiş Dolmabahçe'de rüzgâr
Gerçek olamaz olsa olsa bir düş
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş
Böyle toptan bir yas nerde görülmüş
Beraber ağlıyoruz kurtlar kuşlar
Bu memlekete en çok hizmet eden
Bu aşk ile dağlara gücü yeten
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam Ankara sırtlarında yatar
Cahit Sıtkı TARANCI
10 KASIM'DA AĞLAYAN ÇİÇEK
Bir çiçek gördüm
İri ve parlak
Yol kenarında
Bu sabah
Özleme kesmişti
Yaprak yaprak.
Yürekten sevmiş ATATÜRK'Ü
Canım feda olsun diyor yoluna
Koparıp götürsün bir çocuk Bu
10 Kasımda
Beni de sunsun O'na.
Kasımlar yağmurludur
Kasımlar hüzünlü
Kim bilmez ki 10 Kasımda
ATATÜRK'ün öldüğünü.
Çocuklar döküldü yollara erken
Her birinin ellerinde bir çiçek
Sel gibi akar okullara
ATATÜRK'e verecek.
Hava biraz garipti
Hüzünlüydü gökler
Tüm çocuklar gelip geçti
Ellerinde çiçekler.
Kimse dönüp bakmadı ona
Kederinden kahroldu çiçek
Haykırdı birden:
� Çiçek değil miyim ben
Neyim
Alın, götürün beni de ATATÜRK'e
Çiçekliğimi bileyim.
Kimse dönüp bakmadı ona
Kederinden kahroldu
Boyun bükmüş bir köşede
Baktım ki ağlıyordu.
Sabahattin KÖMÜRCÜOĞLU