KOCA SEYİT ONBAŞI
(İlköğretim Okulları İçin)
OYNAYANLAR
Anlatıcı
Niğdeli Ali
Koca Seyit
Cevat Paşa
Emir Subayı
Fotoğrafçı
(Dekor yoktur. Çanakkale Boğazı'ndaki düşman gemilerini gösteren büyütülmüş bir fotoğraf ya da resimlenmiş bir pano önünde oynanabilir.)
KOCA SEYİT ONBAŞI
(Perde açıldığında ya da sahne aydınlandığında asıl gövdesi kuliste olduğu varsayılan bir topun namlusu görülür. Topun önünde topa mermi koymak için tırmanılması gereken iki üç basamaklı bir merdiven de vardır. Aşınmış bir tahta yükselti de denilebilir buna. Sahnede sessizlik egemendir.)
ANLATICI - Az önce burada büyük bir patlama oldu. (Eliyle göstererek) Şuraya bir yere bir bomba düştü. 1915 yılının mart ayındayız. Çanakkale Boğazı’ndaki düşman gemileri Türkiye topraklarını, kıyıda yerleşmiş Türk askerlerini top ateşine tutuyor. işte o top mermilerinden biri de bu yakınlara düştü. On iki askerimiz şehit oldu. Yirmi dört askerimiz de yaralı. Tam şurada patlamayla toprak altında kalan iki yakın arkadaş Niğdeli Ali ile Koca Seyit var. Şimdi onları izleyelim. (Kenara çekilir.)
NİĞDELİ ALİ - (Yerden kalkmaya çalışır. Üstünde kalın kaputu vardır. Doğrulur. Ayağa kalkar. Sağını solunu yoklar, yaralı olup olmadığına bakar. Yerde onu aramaya koyulur. Korku içindedir.) Seyit... Heey Koca Seyit. Nerdesin? Seeyit... (Arkalardan bir inilti gelir.) Kardeş neredesin... (Arkaya koşar, telaş içinde yerdeki yıkıntıların içinden arkadaşını bulmaya çalışır. Seyirciye arkası dönüktür. Toprak içinden arkadaşını çıkarır gibi
yapar.) Yaralı mısın kardeş? (İniltiler içinde doğrulmaya çalışır Koca Seyit.) Yaşıyorsun çok şükür. Kalk hadi kardeş. Dayan bana... Bir yerin acıyor mu?
KOCA SEYİT - (Zorlukla kalkarak) Yok Ali, acımıyor. Acımıyor da öldüm sandım. Ölmedim değil mi?
NİĞDELİ ALİ - Yok ölmedin Koca Seyit. Toprağa gömülüp kalmışsın. Ben de öyle. Cephanelik tümden yok olmuş.
KOCA SEYİT- (Kalkar iyice. Üstünü başını silkeler. Kendine çeki düzen vermeye çalışır. Ne yapsak Niğdeli Ali? (Topun yanına gider. Heyecan içinde) Ali gel hele. Benim topa bak. Sapasağlam duruyor. Hey aslanım top. Biz bu topla ateş edebiliriz Ali.
NİĞDELİ ALİ - Edemeyiz kardeş, baksana topun vinci kırılmış.
KOCA SEYİT - (Sevinç içinde) Mermisi de burada duruyor işte. Kundakta çocuk gibi. Yirmi sekizlik mermi... Yaşasın.
NİĞDELİ ALİ - İyi de Seyit kardeş o mermi. Kundakta çocuk değil. Vinç olmadan onu kıpırdatamayız bile.
KOCA SEYİT - Vinç gerekmez Ali. Sırtıma koyabilirsem. Gerisi kolay. (Çömelir.) Hadi kardeş, yardım et de şunu sırtıma yerleştirelim.
NİĞDELİ ALİ - Olacak iş değil Seyit.
KOCA SEYİT - Dediğimi yap Ali... Döndür şöyle mermiyi sırtıma.
NİĞDELİ ALİ - (Zorlukla mermiyi Seyit'in sırtına doğru döndürür. Bu bile çok zor gerçekleştirilir.) Ayağa kalkabilecek misin kardeş? {Mermiyi tutmaya çalışmaktadır.)
KOCA SEYİT - Kalkarım Ali... Ha gayret Koca Seyit... Kalktım işte. (Bacaklarının üstünde zorlukla durur. İki yana salınır. Düşmemek için büyük çaba harcar. Merdivene yaklaşır.) Hepsi topu topu altı basamak. Dayan Koca Seyit. (Zorlukla bir basamak çıkar.)
NİĞDELİ ALİ - Ha gayret Koca Seyit. Kaldı beş basamak. (Koca Seyit bir basamak daha çıkar.) Yaşa Koca Seyit, yaşa... Kaldı dört... Üç... İki... Bir... Basardın kardeş. Yaman delikanlıymışsın.
KOCA SEYİT - (Soluk soluğadır. Şimdi şöyle çevirelim namluyu... Ağzı düşmandan yana olmalı ki... (Namlu seyircilere doğru çevrilir.) Şimdi de bir iyice nişan almalı. Oldu. Ateş... (İki arkadaş da geriye çekilerek kulaklarını kaparlar. Çok da güçlü olmayan top ateşi sesi duyulur. Sonra da Koca Seyitle Niğdeli Ali'nin sevinçli haykırmaları.)
NİĞDELİ ALİ - (Sevinç içinde haykırarak) Tam isabet... Koca Seyit vurdun düşman gemisini. Bak... Koca gemi yan yatıyor. Yangın çıktı gemide... Dumanlara bak...
ANLATICI - (Öne çıkar. Olanaklar elveriyorsa ışık Anlatıcıya yoğunlaşır. Koca Seyit ve Niğdeli Ali kulisten uzaklaşırlar.) İzlediğiniz olay inanılmaz ama gerçek. Top mermisinin ağırlığı tam tamına 215 okka. Yani 276 kilo. Bunu yapan genç erimiz Koca Seyit, dört büyük insan ağırlığındaki mermiyi sırtlayıp topa yerleştirebildi, koca Seyit, Balıkesir İlinin Edremit İlçesine bağlı Havran Bucağında doğmuştu. Yoksul bir aileden geliyordu. İri yarı güçlü kuvvetli olduğu için ona herkes Koca Seyit derdi. Koca Seyit'in gençliği hep savaşlarda geçti. 1912 Balkan Savaşında, 1915 de Birinci Dünya Savaşı'nda da Çanakkale'de savaştı. Koca Seyit, o gün tek başına kaldırıp ateşlediği mermiyle İngilizlerin Ocean (Oşın) adlı savaş gemisini batırmıştı. Bu inanılmaz bir olaydı. O sırada Çanakkale'deki birliğin komutanı Cevat Paşa Koca Seyit'in bataryasına gelip olan biteni yerinde görmek istedi. İşte Cevat Paşa...
CEVAP PAŞA - (O devrin üniformasıyla arkasında emir subayı daha arkada da fotoğrafçı olduğu halde gelir. Niğdeli Ali ve Koca Seyit selama dururlar. Cevat Paşa da onları selamlar.) Merhaba asker.
KOCA SEYİT - NİĞDELİ ALİ - (İkisi birden) Sağol komutanım.
CEVAT PAŞA- (Koca Seyit'e yaklaşır.) Koca Seyit sen misin? KOCA SEYİT - Benim komutanım. .
CEVAT PAŞA - (Elini uzatır sıkmak için. Koca Seyit etini öper Cevat Paşa'nın) Seni kutlarım Koca Seyit. (Emir subayının uzattığı V biçimindeki kırmızı şeritleri Seyit'in iki koluna da takar. Gösterdiğin kahramanlık nedeniyle seni onbaşılığa terfi ettirdik. Hayırlı olsun.
KOCA SEYİT - Sağol komutanım.
CEVAT PAŞA - Bundan böyle Seyit Onbaşısın. Seyit Onbaşı, yanımda fotoğrafçı da getirdim. Mermiyi sırtında taşırken bir fotoğrafını çekecek. Bu fotoğraf da tarihe tanıklık edecek. Mermi şurada... Hadi Seyit Onbaşı. Arkadaşın da sana yardım etsin.
KOCA SEYİT- Başüstüne komutanım.
(Koca Seyit Niğdeli Ali'nin de yardımıyla mermiyi sırtlanır. Ayağa kalkmaya çalışır başaramaz. Bir daha dener, beceremez. Ali yardım eder, ayağa kalkması için. Seyit yine yapamaz. Uğraşır. Ter içinde kalır, soluk soluğa çabalar.) Kaldıramıyorum Paşam. Bağışlayın. O gün savaşın öfkesi hırsı içinde yaptım besbelli.
CEVAT PAŞA - {Bir süre gülerek bakar.) Üzülme Seyit Onbaşı. O merminin aynını tahtadan yaptırıp resmini öyle çekeriz.
ANLATICI - İşte böyle arkadaşlar. Ders kitaplarında da gördüğünüz resim Seyit Onbaşı'nın gerçek mermiye benzeyen tahtayı kaldırırken çekilmiş fotoğrafıdır. Sahici mermi değildir. Zaferden sonra Seyit Onbaşı yine yoksul bir köylü olarak yaşadı. Odunculuk yaptı. 1939 yılının aralık ayında soğukta çalışıp terleyen sonra da üşüten Seyit Onbaşı zatürreden öldü. Öldüğünde elli yaşındaydı. Ölümünden yirmi sekiz yıl sonra 1967'de Seyit Onbaşı'nın doğduğu Havran ilçesine Koca Seyit İlkokulu açıldı. Törende Kurtuluş Savaşı kahramanlarından biri olan Seyit Onbaşı saygıyla sevgiyle anıldı. İşte bugün biz de onu andık. Yurdumuzun kurtarılmasında kahramanlıklar göstermiş pek çok insanımızı anmak bize düşen bir borçtur. Unutmayalım ki Seyit Onbaşı gibi insanlarımızı anmak, tarihimizi ve onları yaşatmaktır.
ÇANAKKALE DESTANI
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyoooom düşmana karşı
Oooof gençliğim eyvah.....
Çanakkale içinde vurdular beni
ölmeden mezara koydular beni
Oooof gençliğim eyvah.....
tuğçe:
Çanakkale,
Asırlara uzanır yolculuğun.
Gecenin karanlığında suları yaran sal,
İçinde kırk yiğidi Süleyman Paşa’nın...
Ve Sarı Saltuk,Evronos Bey,Gazi Fazıl.
İşte senin gerçek tarihin böyle başlar.
tuğba
Giriş kapısı Anadolu’mun,
Geçiş kapısı Avrupa’nın.
Sensin tapusu yurdumun.
İlk defa seninle tanıdı Türk’ü,
Son defa sende öğrendi,
Seni ve beni unutamaz Avrupa.
berat:
Mavi denizlerinde hür martıların
Oynaşırdı uzun asılarda.
Huzur içinde yatardı denizine karşı
Bolayır’da Süleyman Paşa.
Uzak iklimlerden gelen gemileri,
Selamlardı,gemiler Bolayır’ı.
3.irem
Ezine’de Ahi Yunus,
4.eda nur
Kaşıkcı Baba Kilitbahir ‘de,
erensu
Gelibolu’yu bekleyen gönül erleridir.
5.gamze
Huzur , sükunet ister gönül erleri.
Yatışları denize karşı,
Gözlemek içindir gemileri.
berna
Ey güzel toprak,bedenimsin,tenimsin.
Seninle kucaklaşan erlerinle:
BENİMSİN,BENİMSİN,BENİMSİN....
6.büşra
Giriş kapısı sensin Marmara’nın
Sen Anadolu’sun,Rumeli’sin.
Sana evlat bağışlayan her ilisin.
Kastamonu,Van,Kırklareli’sin...
Kısacası sen : Türkeli’sin
tuğba
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi yatanlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.
7.burak keskin
Yıl 1914............
Kaynamada bütün Avrupa.
Barut kokusu gelmede dört yandan
Yeryüzü kaynamada;
berna
ATEŞ,öLÜM,KAN..........
8.merve
Ülkeler sıkarken birbirine yumruğunu
İnsanlık adına insanoğlu,
Veriyor belki son soluğunu...
Savaş çığlıkları yükseliyor gökyüzüne.
Analar ,bacılar,dedeler,kan ağlamakta beride.
9.hamza
Hamılton karar vermiş:Şu boğazların
Sahibi olacakmış,bugün değilse yarın...
10.tenzile
Geçip Çanakkale’den hesapları
İstanbul’u almak ister İngiliz cenapları...
Sonra:Hasta Adam’ın
Mirasını, bölüşmekmiş hülyaları...
11.burak alp
Boşalmış beş kıtanın bütün denizleri.
Çanakkale olmuş sanki geçit yeri...
Karadağlı’sı,Fransız’ı,İngiliz’i...
Kendi geldiği yetmiyormuş gibi
Yanında bir de Hintli’si,Zelendalı’sı....
12.emine
Fakat bu hesapta aldanmada hesapsızlar.
Her hasta mutlaka ölmez.
Türk’ü öldü sanmada soysuzlar.
Daha dün Türk’tü efendisi
Ne çabuk unutmada insan hafızası.
-- ---
Asırlarca söylenirken,
Dillerde bizim şarkımız.
Medeniyet bizimle doğdu.
Hakk’a merdiven oldu ırkımız.
Son rütbemizdi şahadet
ölümden yoktur korkumuz
Birlik olur ölümüz,dirimiz
Çelikten bir orduya
Bedeldir ırkımız...
13.tuğba kınık
Ben ezelden beri hür yaşadım,hür yaşarım .
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış ?Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim ,bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam ,taşarım.
14.necdet
Her bucaktan mantar gibi
Bitiyor çelik ordular.
Denizden gökten topa tutuyordular
Koç yiğitler,aç toprakları
Durmadan doyuruyordular.
-- --
Yurda olurken göğsümüz siper,
Sırtlan gibi bağırıyor gemiler.
Sanki boşaltmada içindeki ateşi,
Bunlar mı Avrupalı,bunlar mı medeni?
15.tuğçe
Düşman sevinçle karaya tırmanıyor
Şimdilik sessiz siperlere
Yürürken sevinçle, azametle,
Sahipsiz köy buldum sanıyor.
16.merve
Ve birden saldırıyor , o aslan Mehmetcik...
Fırtına yaratırken havada mermiler,
Ok gibi fırlamada siperden her nefer.
Bir adım gerilemiyor yerinden
Kahraman Türk askeri.
-- --
Adım atamaz siperden öteye düşman
ölmeden en son kahraman.
17.büşra
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun,korkma.Nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.
18.berat
Birbirine karıştı varlıkla yokluk.
Çelik zırhlılarla iman dolu göğüsler.
ölen ölür, kalanınsa, kanı göğsünü süsler.
Bire beş, beşe on gelmede düşman.
Ortada zaferden eser yok, geride kalan mı?
-- ------
öLÜM!öLÜM!öLÜM!...ölüler....Ve bir de kan
-- ----
Bayrakları bayrak yapan üstünde ki kandır.
Toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır.
19.eda nur
Yaralı bir asker gibi saldırıyor Mehmetcik
Bakmıyor düşmanın sayısına...
------ -------
O’nu siperden sipere uçuran iman var.
20.gamze
Hamilton haykırıyor:
ölün,dönmeyin geri
“Yetişin bittik!”diye yalvarıyor telsizler.
Tükenenin yerine yenisi yükleniyor
Her yüklenişte düşman yeniden ümitleniyor.
21.emre
Mehmetcik ise azaldıkça yeniden bileniyor
Topları susturuyor”Allah Allah” narası.
Kandan başı dönüyor çarpışanların.
Durmazsa bu akın,duracak hayat yarın.
------ -------
Toz yerine uçuyor kollar,başlar , bacaklar.
Son ümitle son defa saldırıyor Anzaklar...
Uğrattık anzakları süngümüzle bozguna.
İlk günüde mıhlandı düşman Arıburnu’na
22.burak keskin
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın.
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir belki yarın , belki yarından da yakın
23.tuğba kınık
Durur mu düşman,
Bir daha , bir daha deneyecek şansını.
Kendi ateşe dokunmuyor nasıl olsa,
Taa Hint’ten , Kanada’dan getirmiş maşasını.
24.necdet
Bir er patlamamış bir bombayı geri sallıyor.
Kendi silahıyla düşmanından öç alıyor.
Son harpteki ölüler kalkmamışken ortadan,
Yeni bir akın yaptı düşman Anafartalar’dan
Elden ele geçiyor bazı tepeler,
Otlar gibi süngüden geçiriliyor askerler.
------ -------
Harp şiddetlendi,yeniden saldırıyor,gök,deniz...
Sağlar yetişmeyecek, ölüler!diriliniz...
ATATÜRK:
BEN SİZE TAARRUZU DEĞİL,ÖLMEYİ EMREDİYORUM.
26.irem
Böyle emrediyordu Mustafa Kemal , erlerine
Hepsi gülerek koştu ölüm siperlerine.
27.burak alp
Başka hangi milletin komutanı askerine,
ölmeyi emreder savaşmak yerine.
Aslında ölmek esarettir Türk askerine,
Yaşamaksa , destanlar yaratmaktır kaderine.
28.emre
Ezineli Yahya Çavuş derlerdi ona.
Çiftini, çubuğunu vatan,namus bilir,
Bir de Allah’ı tanırdı.
O’na Fransız,İngiliz dendi mi
Kendi gibi insanoğlu sanırdı.
29.eda nur
İşte 25 Nisan 1915,
Seddülbahir Köyü’ndeyiz
Altı taburla çıktı kıyıya İngiliz...
30.tenzile
Ezineli Yahya Çavuşa bir siper verdiler.
Etten kemikten bir hisar oldu düşmana.
Altı düşman taburunu on saat
Kıyıda tuttu altmışüç adsız kahramanla
31.emine
“Dur bakalım!”dedi Yahya Çavuş.
Ne öyle aceleniz?
Ordumuza zaman gerek...
Ne kadar geç düşersek toprağa,
O kadar pahalı olur canımız...
32.hamza
Bugün aynı siperde bir abide...
Altmışüç şehitten on sekizi
Yazılı bir yüzünde.
öbür yüzünde de:
------ -------
Bir kahraman takım ve Yahya Çavuş’tular,
Tam üç alayla burada gönülden vuruştular.
Düşman ,tümen sanırdı bu şahane erleri.
Allah’ı arzu ettiler,akşama kavuştular.
33.irem
Bu kahramanlık destanından kalan,
İşte hepsi bu kadar...
------ -------
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme ,tanı!
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun,incitme yazıktır atanı.
Verme , dünyaları alsanda bu cennet vatanı.
34.emine
Ben Mehmet oğlu Seyit’im.
Namus borcumu ödemektir niyetim.
Canımdır bu borçta en son diyetim.
Denizden kuduran ateş cehenneminde
ödedi diyetini arkadaşlarım , sıra bende.
Daha ne olduğunu anlamadan topun dibinde
İlişti gözüme ikiyüzonbeş okkalık mermi
Canı çıkmadan koçyiğidin
Vatana borcu biter mi?
“Bismillah “ dedim ta yürekten
Sürdüm namluya birincisini.
Sıyırdı geçti Ocean’ı direkten.
Peşinden ikinci mermiyi gönderdim hedefe,
Hakk için atış üçtür diye.
Üçüncü mermi elimde, namlu da hedefte.
------ -------
ŞİMDİ OCEAN SULARIN DİBİNDE BEKLEMEKTE...
35.hamza
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak ,toprağı sıksan, şüheda.
Canı,cananı, bütün varımı alsında Hüda.
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
36.büşra
Sevinçle tırmanıyor düşman Conkbayır’ını,
Sanır ki kimse durduramaz bu akını.
Uçarak bir hamlede fundalıklı sırtlardan,
Tam vaktinde yetişti,
“MUSTAFA KEMAL” adlı yüce kahraman.
Yıldırım sedasıyla dedi: - Eşsiz çocuklar!
önünüzde, biliniz mutlak ölüm var.
Doymayan topraklara akıtıp temiz kanımızı,
Mutlaka kurtaracağız vatanımızı.-
37.berat
Üstünlüğü vermeyiz hiçbir savaşımızda.
öndeyiz, Mustafa Kemal durdukça başımızda.
Gözleri ufku kollar, parmakları enginde,
Arzın göğsü kabarır, O varken üstünde.
Güneş daha kaç kere aydınlatsa cihanı,
Bir kahraman millet ki bu, yazılmaz destanı.
------ -------
“Boğaz’da ölenlerin torunuyum.” Demek yeter.
Rabbim, bu kıyıma sebep olanlara tufanlar gönder.
38.gamze
SUSUN!..... DİNLEYİN, KONUŞUYOR ÖLÜLER:
------ -------
-Niçin, kim için öldük?...
39.burak keskin
Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.
Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedi her gecenin gündüzü vardır.
------ -------
-Millet yoludur, Hak yoludur, tuttuğumuz yol;
Ey hak yaşa, ey sevgili millet yaşa....... Var ol!
40.tenzile
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ ÖNÜNDE EĞİLMEDEN.
41.merve
Heybetli ordulara mezar oldu bu toprak.
Artık Çanakkale’ye kimse saldırmayacak.
42.burak alp
İnsanlığı koruduk biz Çanakkale önünde.
Göğsümüz bir iman kayasıdır.
Dün de bugün de......
------ -------
Çanakkale , şehitler toprağı!
Son savaşta vatanın,
İkiyüzellibini koynundadır.
Gencecik fidanları,dalı,yaprağı...
Sana destanlar gerek,tarihin görmediği
Destanlar gerek,yakılmaz ağıt.
Destanına ancak denizler olmalı kağıt.
Çanakkale,ey aziz vatan!
Erlerinin nöbetinde...
Sonsuza kadar Türk yurdu kalacaksın.
Nesilden nesile hep sen anlatılacaksın.
Bizimle birlikte zafer türkülerine katılacaksın
43.tuğçe
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal;
Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlal.
HAKKIDIR HÜR YAŞAMIŞ BAYRAĞIMIN HÜRRİYET,
HAKKIDIR HAKK’A TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL.
ÇANAKKALE DE DÜĞÜN
Oyunda bulunan kişiler.-17 kişi-
ÇOLAK HASAN, Çavuş,iki asker, muhtar, /Elif,Mehmet,Huriye ana, Recep kayınço/ Ahmet, Zeynep/ Mustafa,Ayşe- bayrağın doğuşu için ikisi küçük 4 öğrenci.
Köyde düğün vardır.ÇOLAK HASAN davulla ilan yapmaktadır. Karşıdan ise üç asker gelmektedir.
ÇOLAK HASAN: Duyduk,duymadık demeyin..herkes akşama düğün yemeğine davetlidir...
…………..davulu çalar……………
---------- askerler ÇOLAK HASANın yanına gelir. -------
ÇOLAK HASAN: Hoş geldiniz beyim.hayrola bir şey mi var
Çavuş: Köyün muhtarını görecektik. Bizi yanına götürür müsün
ÇOLAK HASAN: Ne demek beyim, emrin olur.zaten evi aha şurda,yakında.
------eve doğru giderler. Kapının önünde durunca ÇOLAK HASAN kapıyı çalar------
Muhtar: Kim o
ÇOLAK HASAN: Muhtar emmi,benim ÇOLAK HASAN. Cenderme geldi.seni istiyo,bi bakıver hele.
Muhtar: Dışarı çıkar- hoş geldiniz,içeri buyrun.
Çavuş: Yok gelmeyelim muhtar.acelemiz var. Memlekette olanlardan haberin var mı.
Muhtar: Daha geçen duydum .harp olacakmış dediler.
Çavuş: Doğru duymuşsun.düşman Çanakkale’ye dayandı. Seferberlik var. Eli silah tutan herkesi istiyorlar. Benim birlikte de senin köyden iki kişi var.hem onları alayım dedim.hem de Sizin köylü bir Mehmet vardı. Balkanda vuruştuyduk Cepheden arkadaş. Gelmişken onu da bir göreyim dedim.
Muhtar: Tanıdım,hele bi içeri buyrun,bi soluklanın hele.
Çavuş: Muhtar, düşman dayandı diyom,durmak zamanı mı
Muhtar: Haklısın çavuş,varın gidelim.Mehmet daha demin yanımdaydı. Şimdi evdedir.gitmeden Mustafa’ya da uğrarız. Allah’ın işine bak Garibin bugün düğünü var..
Çavuş : Neylersin muhtar. Demek ki düğün Çanakkale’ye nasipmiş.
Askere döner
Oğlum koş,düğün evine haber ver. Biz köy çıkışında bekleyeceğiz.
Asker: Emredersin komutanım.
-Koşarak sahneden çıkar-Mehmet’in evine gelir,kapıyı çalarlar-
--Mehmet,elif,huriye ana, recep kayınço içerde yemek sofrasındadır.---
elif : Hayırdır inşallah.----kocasına bakar,yerinden kalkıp kapıyı açar---- buyur muhtar emmi,
Muhtar: Hayır ola kızım. Mehmet’e baktım. Misafiri var. evde mi.
Elif: Haber vereyim.—içeri girer- bey dışarıda muhtar emmiyle beraber iki asker var; seni isterler.
Mehmet: -yerinden hızla kalkar,kapıya çıkar- hoş geldiniz, -çavuşa bakar, tanır- vay çavuşum. Şükür kavuşturana – sarılırlar- içeri buyrun.
Çavuş: Gelmeyelim Memet. Köyden asker almaya geldim. Düşman Çanakkale’ye dayandı. Seferberlik var. Gelmişken seni de bir göreyim dedim.
Mehmet: Seferberlik mi, ben de geleyim.
Çavuş: Ne desem ki Memedim. Ben iki asker için geldim amma, kendin bilirsin. Gitmek var,lakin belki dönmek olmaz.
Mehmet: Şunun lafına bak. Kaç yıl balkanda vuruştuk.ölümden korkan kim, bekleyin silahımı alıp geliyorum.
Çavuş: Gördün mü muhtar. Bu hep böyle. Balkanda da terhis ettikleri zaman illa yemene gidecem diye tutturduydu.
Mehmet: Hanım şu silahımı getir. Çanakkale’ye düşman dayanmış, ben harbe gidiyorum.
Elif: Gözün arkada kalmasın bey,bizi düşünme,var git düşman üstüne...
Huriye ana: Kalır mı elbette benim oğlum. Ben onu ak sütümle büyüttüm. Durma oğul, var yetiş. Babanda Rus harbinde şehit oldu. Şehit oğluna durmak yaraşmaz.
Mehmet: Ana hakkını helal et. Gidip de dönmemek var. Elifim sana emanet.
--------eşiyle ve annesiyle helalleşir,dışarı çıkarlar-------
Recep kayınço: Enişte ben de geleyim, ne olur beni de götürün.
Muhtar: Ulen Recep, sen daha küçüksün oğlum.sen evde kal, evdekilere göz kulak olursun.
Huriye ana: Sen ne diyon muhtar. Vatan yolunda savaşın küçüğü büyüğü olur mu, varsın o da gelsin. Bize göz kulak olmaya ne hacet. Daha ben ölmedim.
Recep kayınço: Ver elini öpeyim ana, inşallah şehit olursam, benim için sakın ağlama. Bil ki şehitler ölmez.
–huriye ananın ve yengesinin elini öper, ayrılırlar-
ÇOLAK HASAN: Şuraya bak çavuş. Ahmet tarladan geliyor. Aramaya gerek kalmadı.
----karşıdan Ahmet ile Zeynep gelmektedir.ellerinde çapa vardır,yanlarına gelince Ahmet selam verir.-
muhtar: Ahmet .çavuş sizi almaya gelmiş. Çanakkale için sefer emri çıkmış. Lakin bekleyecek vakit yok. Tez olman lazım.
Ahmet: Vatan için can feda muhtar. Hemen geliyom.-koşarak uzaklaşırlar.-eve gelince silahını kuşanır. Hanımının alnından öper. –Zeynep’im yavrumu sana,seni de Allah a emanet ediyorum. Hakkınızı helal edin.
Zeynep: Helal olsun yiğidim. –ayrılırlar, Ahmet ve Mustafa koşarak arkadaşlarının yanına gelir.yola çıkarlar. Sahne kapanır, Bu esnada fondan Çanakkale türküsü söylenir.-
İKİNCİ SAHNE
GELİNLER HEP BERABER
Dilimiz tatlı, kınamız kutlu, şavaşımız mübarek olsun.
Zeynep/ kına yaktım,kekil kestim a komşular,
Gönül buruk lakin,çanakkaleyi arzular,
Mehmedime cephane taşısam yeter,
Vatan semasında bir dumanım tüter.
Elif / ak duvaklar bölük,bölük büküle,
Şehitler örtüsü,ak duvaktır geline,
Düşman basmışken ak toprak üstüne,
Bize durmak yaraşmaz, baş koymuşuz ölüme.
Ayşe/ al kınadır ellerim,taze gelinim.
Yiğitler can verirken,ben nasıl gülerim
Baş ola yiğidim,yürüye düşman üstüne.
Vatan sevdası bu,bin canım olsa yine veririm.
Zeynep/ çanakkale candan öte davamdır,
Düşman dururken,bize uyku haramdır.
Elif/ bayrak için kan vermeye gittiler.
Zeynep.- vatan için can vermeye gittiler.
Ayşe/ cennet yoluna baş koymaya gittiler.
GELİNLER BERABER
Gittiler de,şahadete erdiler.
Zeynep/ toprak namustur,adıdır vatan.
Boşuna mı can verdi,binlerce kefensiz yatan.
Ayşe/ o vatan ki,ana yurdum,ata yurdum
Bin canım versem, yine feda olurdum.
Elif/ bu topraklar öz be öz Türk ün yurdu verilmez,
Türk evladı canın verir,vatanını çiğnetmez.
------------------perde kapanır,tekrar açılır.-------
------sahnede askerler siper halindedir. Fondan silah sesleri gelmektedir.------
Çavuş- yiğitler,biliyorum mermimiz kalmadı. Lakin düşmana geçit vermemek gerek. Süngüden başka çaremiz yok. Hep birlikte şahadete kavuşacağız. Gün bugündür arkadaşlar. Son bir hücuma geçeceğiz. Haydi ya ALLAH.
---hep birlikte hücuma geçerler, birer birer şehit olurlar.-fondan makber türküsü çalınır-
Zeynep/ ------sahneye girer, şehidinin yanına gelir------
aman deyip diz çökmeli tüm kafirler,
Türk ordusu olmalıdır muzaffer.
--------söyledikten sonra şehidinin yanında diz çökerek kapanır------
Ayşe/ ------sahneye girer, şehidinin yanına gelir------
ey bu toprak için can veren asker,
Gökten ecdad inip öpse,o pak alna değer.
--------söyledikten sonra şehidinin yanında diz çökerek kapanır------
Elif/ ------sahneye girer, şehidinin yanına gelir------
sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.
--------söyledikten sonra şehidinin yanında diz çökerek kapanır------
Ayşe/ ---ayağa kalkar---
Yiğitler şehit oldu. Vatan yolunda yine şehit gerek..bizim de bu uğurda verilecek bir canımız var.Bugün bizim düğünümüz kuruldu.Şehidimin kanı,elimin kınası oldu. Durmayın bacılar, haydi düşman üstüne..
------ayşe şehidinin silahını alır ,hepbirlikte hücuma geçerler.şehit olurlar.------
----------fondaki müzikte fahir atakoğlu-----
---------iki çocuk kırmızı bezi açar, iki küçük çocuktan biri ay ı, diğeri yıldız ı, karşı köşelerden getirerek fondaki bezin önünde birleştirir, Türk Bayrağı oluşturulur......onuncu yıl marşıyla sahne kapanır..-----